Yapımında 720 bin işçi çalıştı, köylüler şans eseri buldu! ‘Mezarı tuzaklarla dolu’

Posted by

Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr – Mart 1974’te, Çin’in kuraklıktan kavrulmuş Shaanxi eyaletinde kuyu kazan bir grup köylü, kilden bir figürün parçalarını ortaya çıkardı. M.Ö. 221’de kendisini Çin’in ilk imparatoru ilan eden Qin Shi Huang’ın kazılmamış mezarının yakınında 2 bin yıldan uzun süre keşfedilmemiş, gerçek boyutlarda toprak askerlerden ve atlardan oluşan bir ordu yatıyordu. 1987’de UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasları Listesi’ne alınan bu muhteşem buluntu ilk başta geleneksel düşünceyi pekiştiriyor gibi görünüyordu: İlk imparatorun yalnızca askeri güce önem veren amansız bir savaşçı olduğu düşüncesi. Ancak arkeologların öğrendiği gibi bu değerlendirme eksikti. Qin Shi Huang, 500 binden fazla kişiden oluştuğu düşünülen ordusuyla Çin’i fethetmiş olabilir ancak yüzyıllarca süren bir sivil yönetim sistemiyle onu bir arada tuttu. İmparator, diğer başarılarının yanı sıra ağırlık ve ölçüleri standartlaştırdı ve tek tip bir yazı sistemi getirdi.

Qin Shi Huang’ın 19. yüzyıldan kalma bir portresi (solda) / Topraktan savaşçının yakın çekimi (sağda)

‘BÜTÜN BİR SİYASİ SİSTEMİ GÖTÜRDÜ’

Kazılar, Qin Shi Huang’un yeraltı aleminin muhtemelen yaşamı boyunca onu çevreleyen sarayın bir taklidi olan toprak askerlere ek olarak, bronzdan yapılmış son derece gerçekçi su kuşlarıyla da dolu olduğunu ortaya koydu. İmparatorun topraktan devlet yetkilileri ve hatta askerlerden biraz daha küçük ancak aynı yöntemlerle yaratılmış akrobat toplulukları bile var. Mezar kazı ekibinin başkanı Duan Qingbo, “Yeraltı çukurlarının Qin Hanedanlığı’ndaki gerçek örgütlenmenin bir taklidi olduğunu görüyoruz. İnsanlar imparator öldüğünde sadece bir sürü çömlekçi ordu askerini beraberinde götürdüğünü düşündüler. Şimdi ise beraberinde bütün bir siyasi sistemi götürdüğünü fark ediyorlar” dedi.

İlk imparatorun başkenti Xianyang, büyük bir metropoldü ve burada 270’ten fazla saray inşa ettiği söyleniyordu. Ancak bunlardan yalnızca tek bir temeli ayakta kaldı. Aynı zamanda imparator, mezar kompleksinin inşasını yönetti. Yaklaşık 720 bin işçinin bu geniş projelerde çalıştığı iddialar arasında. Burada tahmini 8 bin savaşçının 2 binden fazlası gömülmüş durumda.

BİRÇOK YENİLİĞE ÖNCÜLÜK ETTİ

Babası Yiren’in M.Ö. 246’da ölümü üzerine o zamanlar 13 yaşında bir prens olan geleceğin Qin Shi Huang’ı, krallığının tahtına çıktı. Yönetim felsefesi, arazisi kadar sertti. 20’li yaşlarının başında, hükümdarın başarılarının çoğunu başlatan vizyon sahibi bir devlet adamı olan Li Si’ye rehberlik yaptı. Li’nin himayesinde tek tip bir yazı tanıttı, bu sayede çok farklı lehçelere sahip tebaanın iletişim kurmasını sağladı. Genç hükümdar ayrıca sulama kanalları ve depolama ambarlarını içeren gelişmiş bir tarım altyapısının oluşturulmasına öncülük etti.

Daha sonra altyapıya yatırım yaptı ve devasa tahkimatlar inşa etti. Yol ağı muhtemelen yaklaşık 6 bin km’yi aşıyordu ve buna imparatorluk ailesine ayrılmış merkezi bir şeritle 12 metre genişliğindeki yollar da dahildi. Mezar kompleksinin ihtişamı da gösterdiği gibi, Qin Shi Huang gelecek nesilleri de takip ediyordu. Ancak aynı zamanda dünyadaki yaşamını uzatmayı da istiyordu, belki de sonsuza dek.

ÖLÜMSÜZLÜĞÜ BULMAK İSTEDİ

Bu sebeple simyacılar imparatora, Doğu Çin Denizi’ndeki Ölümsüzler Adası’nda sihirli otların bulunabileceğini söylediler. Bu mistik aleme girme olasılığı en yüksek olanların ise çocuklar olduğunu iddia ettiler. M.Ö. 219 civarında Qin Shi Huang’ın adaları aramak için birkaç bin genci gönderdi ve hiçbiri geri dönemedi.

Birkaç yıl sonra imparator, otları geri almak için üç simyacı daha gönderdi. Bunlardan biri geri döndü ve adaları koruyan dev bir balık olduğu hikayesini anlattı. Efsaneye göre imparator bir sonraki arama ekibine kendisi liderlik etmeye karar verdi, keşif gezisinde de devasa bir balığı öldürmek için tekrarlayan bir tatar yayı kullandı. Ancak yolculuğu sırasında hayat kurtarıcı iksirler keşfetmek yerine ölümcül bir hastalığa yakalandı.

MEZARI TUZAKLARLA ÇEVRİLİ OLABİLİR

İmparatorun mezarı, müzeden yaklaşık 1 km uzaklıkta, ekili tarlalarla çevrili ormanlık bir tepenin altında yer alıyor. İmparatorluk dinlenme yerine duyulan saygı ve orada ortaya çıkarılabilecekleri koruma endişeleri nedeniyle alan hiçbir zaman kazılmadı. İmparatorun ölümünden bir asır sonra yazılan bir açıklamaya göre mezar, Sarı ve Yangtze Nehirleri’ne benzeyecek şekilde şekillendirilmiş, akan suyu taklit eden, ışıltılı, cıva ile akan insan yapımı dere yataklarını barındırıyor. Ancak mezarla ilgili cevapların yakın zamanda ortaya çıkması pek olası değil.

Antik Çin Tarihçisi Sima Qian, İmparator’un ölümünden yaklaşık 100 yıl sonra mezarın davetsiz misafirleri öldürmek için tasarlanmış bubi tuzaklarıyla bağlandığı yazmıştı. Bazı bilim insanları bunu fantastik bularak reddetse de mezarın etrafındaki cıva yoğunluğunun olması gerekenden çok daha yüksek seviyelerde olduğunu görülebiliyor. Qin Shi Huang’ın gizemli doğası hakkında gelecekteki kazılar ne ortaya çıkarırsa çıkarsın, bazı şeylerin değişmesi pek olası görünmüyor. İmparatorun tarihin öncü bir figürü olarak önemi azalmayacak. Ve hayatını çevreleyen gizemler muhtemelen asla tamamen çözülmeyecek.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir